Dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus sürekli artmaktadır. 1950 yılında 20.9 milyon olan Türkiye nüfusu 2024 yılında 85.7 milyonu bulmuştur. Bu rakamlara göre 74 yılda yaklaşık %310 nüfus artışı olduğu söylenebilir. Nüfus artışının kentsel ve kırsal alanlarda aynı eğilimde arttığını söylemek pek mümkün görünmemektedir. 1950 yılında nüfusun %75’i kırsal bölgede yaşarken yalnızca %25’i şehirlerde yaşamaktaydı. Günümüze geldiğimizde il ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus oranının %93.4’e ulaştığını görüyoruz.
Bu nüfus dağılımının elbette belirli ve haklı sebepleri olabilir. Örneğin eğitim ve sağlık hizmetlerinden daha etkin yararlanabilmek, kırsal bölgelerde daha zayıf olan ulaşım hizmetleri yerine kent merkezlerindeki aktif ulaşım sistemleri ile farklı iş kollarında iş imkanı yakalamak vb. gösterilebilir. Yerel yönetimlerin de kent merkezlerindeki nüfusa daha kolay hizmet getirebilme avantajı oluşabilmektedir. Ancak, kent merkezlerindeki nüfus yoğunluğunun artması, üretim ve tüketim alışkanlıklarında köklü değişimlere sebep olmuştur. Kırsal bölgede üreten ve büyük oranda ürettiğini tüketen halk kentsel alanda hazır tüketime yönelmek zorunda kalmıştır. Daha çok hazır tüketim, daha fazla üretim ihtiyacını tetiklemiş ve günümüzde neredeyse bütün ihtiyaçlar hazır tüketim olarak karşılanır duruma gelmiştir.
Büyük kitleler halinde üretim, her alanda kaynakların hızla azalmasına yol açmaktadır. Kaynakların korunmasının en iyi yolu bilinçli üretim-tüketim ve geri dönüşüm yöntemleridir. Geri dönüşüm ekonomik ömrünü tamamlamış, artık kullanılması maliyet etkin olmayan veya ihtiyaca hizmet vermeyen, geri kazanılması mümkün materyallerin bir takım fiziksel ve/veya kimyasal süreçlerden geçirilerek tekrar ekonomiye kazandırılması süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç ile malzemenin cinsine göre geri dönüşüm oranı değişebilmektedir. Alüminyum, kağıt-karton, cam, demir, çelik, bakır, çinko, PET ve HDPE plastikler %100 geri dönüştürülebilirken daha düşük oranda geri dönüştürülebilen veya dönüştürülmesi ekonomik olmayan malzemelerde bulunmaktadır. Örneğin PVC teknik olarak dönüştürülebilmesine rağmen ekonomik değildir.
1 ton HDPE plastik geri dönüşümü ile yaklaşık 5000 kWh enerji tasarrufu, 1-1.5 tonCO2 emisyon azalımı, 1-1.5 varil ham petrol tasarrufu sağlanabilir. Primer HDPE ye göre çok daha ekonomik bir üretim yöntemidir. 1 ton kağıt geri dönüşümü ile 5-10 ağaç, 5000-10000 litre su, bir evin yaklaşık 4 aylık enerji tüketimine yetecek kadar enerji tasarrufu ve yaklaşık 1 ton CO2 eşdeğeri emisyon azalımı sağlanabilir. Bununla birlikte atık depolama alanlarından tasarruf ve çevresel kaygıların da önüne geçilmiş olur. Avrupa birliği ülkelerinin son yıllarda geri dönüşüm konusunda önemli yatırımlar yapmıştır. AB-27 ülkelerinde 2023 yılında kullanılan malzemelerin %11.8’i geri dönüştürülmüş malzemelerden elde edilmiştir. AB genelinde 2022 yılında atık geri dönüştürülme oranı %40’ın üzerindedir. Belçika’da plastik ambalaj atıklarının geri dönüştürülme oranı %59.5’a ulaşmıştır. Ülkemizde 2023 yılında %34.92 geri dönüşüm oranına ulaşılmıştır.
Geri dönüşüm konusunun sürdürülebilir ekonomi, çevre ve kaynak yönetimi için ne kadar önemli olduğu görülebilmektedir. Sıfır atık hareketi kapsamında önemli bir başlangıç yapılmış olsa da hala almamız gereken uzun bir yol olduğu görülebilmektedir. Sadece kamu kurumlarında değil bütün alanlarda atıkların ayrıştırılarak geri dönüşümü olan materyallerin geri dönüşüme gönderilmesi zorunlu hale getirilmelidir. Artık konutlarda da atıkların ayrıştırılmış olarak poşetlenmesinin zorunlu hale getirilmesinin zamanı gelmiştir. Halkın bilinçlendirilmesi için yerel yönetimlerle çevre şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığının işbirliği yaparak bir an önce harekete geçmesi ülke menfaatine önemli katkılar sağlayacaktır. Evlerden başlayarak atıkları ayrıştıralım, çevreyi ve geleceğimizi koruyalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.